28 Ocak 2013 Pazartesi

İkinci Yeni Hareketi





İKİNCİ YENİ HAREKETİ ve ŞİİRİ
                                                                                                                    Mustafa ÇALDAK
İkinci Yeni 1950’li yıllarda ortaya çıkmış bir şiir hareketidir. Hareketin ortaya çıkış tarihi hakkında farklı görüşler olmakla birlikte kesin bir tarih vermek gerekirse bu 1956 senesidir. Çünkü ‘İkinci Yeni’ adı ilk defa, 19 Ağustos 1956 tarihli Son Havadis gazetesinde yayımlanan ‘İkinci Yeni’ adlı yazıda Muzaffer İlhan Erdost tarafından kullanılır. Fakat bir edebi dönemin veya hareketin başlangıç tarihini kesin bir tarih vermek doğru olmadığından, İkinci Yeni hareketini de kesin bir tarihten başlatmak doğru değildir. Çünkü edebi değişimler belli süreçte ortaya çıkarlar. Tarihsel süreç ve edebi hareketin doğduğu çevre göz ardı edildiğinde doğru sonuçlara ulaşılamaz. İşte İkinci Yeni hareketini de hem kendinden önceki hem de doğduğu dönemin, toplumsal/siyasal ve edebi koşullarıyla değerlendirmek gerekir.
‘İkinci Yeni hareketi önceden anlaşarak, ortak bir bildirge yayımlayarak veya belli bir dergide kümelenerek başlamış bir hareket’ (Karaca 2005: 90) değildir. İkinci Yeni, Servet-i Fünuncular gibi bir dergi etrafında toplanan; Fecr-i Aticiler gibi ortak beyanname ya da Birinci Yeniciler gibi ortak bir poetika yayımlayan bir topluluk veya hareket değildir. İkinci Yeni şairleri o yıllarda birbirlerini tanımazlar bile. ‘İlhan Berk, Edip Cansever, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan gibi öncüler birbirinden habersizce, 1950’li yılların ilk yarısından itibaren, Yenilik, Yeditepe, Şiir Sanatı, İstanbul, A ve Pazar Postası gibi dergilerde, dil, biçim, içerik ve söylem bakımından var olan şiirden tümüyle ‘başka’ şiirler yayımlamaya başlarlar.’ (Karaca 2005: 90). Belki de ‘başka’ olan bu şiirlerin tek ortak yanı var olan şiirden tamamen farklı olmasıydı.
1954-1956 yılları arasında farklı dergilerde yayımlanan farklı şiirler İkinci Yeni hareketinin bir nevi tohumları olurlar. Fakat bu öncüler 1956 yılından itibaren Pazar Postası’nda yazmaya başlarlar.  Böylece İkinci Yeni etrafında bir tartışma başlar. Ve bu tartışmalarda Muzaffer İlhan Erdost’un büyük payı vardır. Erdost kaleme aldığı birçok eleştiri yazısında İkinci Yeni şiirini konu edinir.
İkinci Yeni Şiirinin Genel Özellikleri
1.  İkinci Yeni şiiri, nesnenin genel görüntü dünyasını değiştirme dileğiyle soyutlamaya gider ve gerçeküstü bir tablo gibi, eşyalar arası sınırları kaldırarak biçimsel farklılıkları aşmayı dener.
2.       İkinci Yeni şiiri, imgeci bir şiirdir. Bu yüzden zor anlaşılır.
3.   İkinci Yeniciler anlamı karartan ve gizleyen bir tavır takınırlar. Sözcüklerin gerçek anlamlarının  yerine, çağrışımlarla derinleşen anlamına önem verirler.
4.  Şahıs kadrosunu genellikle mitolojik kahramanlardan oluştururlar. Yunan mitolojisinden alınan sembolik tiplerin (Meduza, Leda, Phoenix gibi) hazır imge dağarından yararlanırlar.
5.     Günlük konuşma dilini dışlayarak kurulu dilin yapısını bilinçli bir biçimde bozarlar.
6.    Halkın yaşam alanlarından ve kültürel yaratımlarından uzaklaşmak isteyen İkinci Yeniciler, Garip şiirinin halk şiiri ve folklardan yaptığı tip, imge ve söylem ödünçlemelerine kapıları kapatırlar.
7.  Kentli küçük insan tipinin çizilmesine ve bu tipin Süleyman Efendi tiplemesinde olduğu gibi idolleştirilmesine son verirler.
8.  Konu, öykü ve olay, şiirin bünyesinde silinmek istenir. Bu yüzden İkinci Yeni şiiri daha çok betimleyici metinlerden oluşur.
9.  Düşünsel arka-planlarını genellikle varoluşçu düşünürlerin (özellikle J.P.Sartre, Heidegger) görüşleri; estetik arka-planlarını ise daha çok gerçeküstücüler ve dadacıların sanat anlayışları belirler. Bu nedenle İkinci Yeni şiirinin ana izleklerini; insanın dünyadaki yabancılığı ve kökensel yalnızlığının daha derinden duyulmasıyla ortaya çıkan bunaltı, bunalım kaygı ve ürküntü gibi kavramlar oluşturur.
10. Nükte, şaşırtmaca ve tekerlemeden kaçarlar; daha çok düşünen ve acı çeken bir vicdanın kanayan sesi duyulur.
11. Şiirde anlamdan çok duyguya ve çağrışıma dayanarak şiirin içsel zenginliğini daima yeni yorumlara/okumalara açık bırakırlar.
12.  Garip şiiri yoksul çoğunluğun yaşama koşullarını ve zevk anlayışını dikkate alırken; İkinci Yeni, daha çok aydın kesimin ve elit tabakanın zevkine hitap eder.
13.  Şiiri diğer sanatlarla yakın ilişkiye sokarlar. Dolayısıyla musiki ve özellikle de resme ait görsel değerlerin hazır imge rezervlerinden yararlanırlar.
14.  Bilinçaltı otomatizmine yönelerek;  şiiri aklın, ahlaki endişelerin, yasaların ve alışılmış her türlü sınırlayıcı, baskıcı düzeneklerin dışına çıkarmak isterler.
15.   Biçimin içerikten önce geldiğini savunan İkinci Yeniciler, siyaset dışı kalmaya özen gösterirler.
İkinci Yeni’nin Doğuşunda Rol Oynayan Etmenler
İkinci Yeni hareketinin doğuşunda önemli etmenler rol oynar. Bu etmenleri ‘sosyal, sanatsal ve Batı kaynaklı’ (Karaca 2005: 127) etmenler olmak üzere üç başlık altında inceleyebiliriz.
İkinci Yeni Demokrat Parti döneminin sosyal ve siyasal şartları altında doğmuş bir harekettir. Fakat yetişme dönemleri ise İnönü dönemidir. Bundan dolayıdır ki İkinci Yenicilerin yetişmesinde, her iki dönemin de etkisi vardır. Ayrıca İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği bunalımlı yıllar, ekonomik kriz, fakirlik, ideolojik çatışmalar İnönü döneminin sosyal/siyasal ortamına damgasını vurur. Bu sanata da yansır.
Bu dönemde ‘ulusçu/hececi’ (Karaca 2005: 128) şiir zayıflamış, buna karşın Garip şiiri ve Toplumcu Gerçekçi şiir gücünü artırmıştır. ‘Menderes dönemine gelindiğinde çok partili hayata geçiş, köyden kente göç, sanayileşme, kapitalistleşmen ve bireyselleşme bu dönemin başlıca toplumsal olgularındandır.’ (Karaca 2005: 128). İdeolojik çatışmalar ve baskılar maalesef bu dönemde de sürer. 1950-1960 yılları arasında etkin olan şiir hareketleri ise Toplumcu Gerçekçiler, Hisarcılar, Mavi Grubu ve İkinci Yenicilerdir. Böyle bir ortamda doğan İkinci Yeni şiiri, üzerinde en çok konuşulan hareket olur.
İkinci Yeni hareketi üzerine yapılan tartışmalar, bu hareketin mahiyeti üzerine olduğu kadar bu hareketi doğuran etmenler üzerinde yoğunlaşır. Bazı eleştirmenler (Asım Bezirci, Attila İlhan vb.) İkinci Yeni’nin doğuşunu Demokrat Parti’nin baskılarına bağlarlar. Bazıları ise, dönemin sosyal, siyasal şartlarıyla ilişkili olduğu, görüşünü savunurlar. Fakat en önemli sebeplerden biri de ‘İkinci Yeni öncesindeki şiir anlayışlarının yetersizliği ve tıkanması’dır. (Karaca 2005: 134).
Genellikle bu hareketin Garip şiirine ve Toplumcu Gerçekçi şiire tepki olarak doğduğu görüşü öne sürülür. İlhan Berk İkinci Yeni’nin Garip şiirine tamamen karşı olduğunu söyler. Çünkü Garip şiiri anlama dayalı şiirdir. İkinci Yeni anlama karşıdır. Garip şiiri konuşma dilini savunur fakat İkinci Yeni konuşma diline karşıdır. Garip şiiri salt şiirden yana değildir, İkinci Yeni salt şiirdir.
Birçok yazar ve eleştirmen ‘İkinci Yeninin Garip’in söze dayalı, açık, yalın anlamı öne alan, imgeyi dışlayan şiirine karşı bir tepki sonucu doğduğu’ (Karaca 2005: 136) görüşünü savunur. ‘Garipçilerin, şiiri sokak diline dayalı bir ironiyle, basit bir söyleyişle, derinlikten uzak bir anlamlandırmayla atbaşı yürütme çabaları, İkinci Yeni şairlerinin şiirsel dili ve derinlikli anlayışı temel alan, kolay ele geçmez bir anlamdan yana olan çağrışıma açık olmayı önemseyen yaklaşımıyla giderek zayıflamıştır.’(Asiltürk 2006: 143)  
İkinci Yeni Hareketi’nin doğmasındaki bir başka etmen ise ‘Batı sanatından ve edebiyatından gelen etkilerdir.’ (Karaca 2005: 136). İkinci Yeniciler çeşitli yazı ve söyleşilerde Batılı şair, ressam ve müzisyenlerden bahsederler. Poetikalarına bakıldığında Batı şiirinden, Sürrealistlerden ve resim, müzik, sinemadan etkilendikleri görülür.
İkinci Yeni’nin etkilendiği en önemli edebi akım Gerçeküstücülüktür. Çünkü İkinci Yeni şairlerinin çoğu ‘usa karşı çıkma, usla kavranan verili gerçeği yıkarak yeni bir gerçek yaratma, anlamın ve dilin mantıksal bağıntısını bozma gibi poetik düşünceler konusunda Gerçeküstücü şairleri izlerler.’ (Karaca 2005: 140). Bu İkinci Yeni şairlerinin poetikalarına yansıdığı gibi, şiirlerinde de bu etki görülür.
İkinci Yeni şairlerinin yazı ve söyleşilerine bakıldığında aslında bu hareketin doğuş sebebi, iddia edildiği gibi Demokrat Parti döneminin sosyal/siyasal baskısının olmadığı; aksine kendilerinden önceki dönemlerin gerçeklik anlayışına, dili kullanma şekline gösterilen tepki olduğu görülür. ‘Yani siyasal baskıdan kaçan değil, tersine verili dile, akla, tarihe, düşünceye, alışılmış algılama biçimine karşı çıkarak siyasal veya sanatsal vb. iktidarın her türlüsüne başkaldırmışlardır. İktidarın aracı olmayı kabul etmemek, onun dilini kullanmamak, alışılan şiiri yadsımak, toptan bir iktidara başkaldırmaktır. (Karaca 2005: 194). İlhan Berk’in Toplumcu Gerçekçi çizgiyi, Edip Cansever ve Turgut Uyar’ın Garip şiirini, Sezai Karakoç’un hececi şiiri terk edip yeni bir yol izlemeleri; onların önceki poetik yolları yetersiz gördüklerine işaret eder.
İkinci Yenicilerin yöneldikleri en önemli kaynak Batı’daki Gerçeküstücülerdir. Onlar aklın ve bilincin kurduğu kurulu düzen/dünya dışında bilinçdışını, düşü keşfettiler. ‘Gerçeküstücülerin akıl ve mantığı devre dışı bırakma çabaları, serbest çağrışıma, bilinçaltının sağaltılmasına, bilinçdışının sınırsız dünyasına ve rastlansallığa dayalı bir şiir kurmaya çalışmaları, biçimde koşuk şiir anlayışını yıkmaları; hatta şiirin en önemli birimi dizeyi alışılmış çerçevenin dışında kullanarak ‘düzyazı şiir’ yazmaları İkinci Yeni şairlerini etkilemiştir.’ (Karaca 2005: 194-195). ‘Bilincin kurduğu bütün düzenlerin insan ve problemlerini çözemediğine tanıklık eden bu nesil bu nedenle bilincin biçimlendirdiği kurulu düzene ait her şeyi reddetmekle işe başlayıp’ (Korkmaz-Özcan 2006: 66) yaşadıkları dönemin sosyal/siyasal ve edebi iktidarın karşı durmuşlardır. Bu durum İkinci Yeni şairlerinin kurulu düzeni dışlamalarına sebep olur.
İkinci Yeni hareketinin doğmasındaki üçüncü etmen ise Türkiye’de 1940-1950’li yıllarda görülen toplumsal değişmelerdir. İkinci Yeni şairleri ‘imparatorluktan ulus devlete, Doğu’dan Batı’ya, saltanattan cumhuriyete geçişin yarattığı ikilemi; 1940’lı yıllarda İkinci Dünya Savaşı’nın neden olduğu ekonomik krizi, toplumsal baskıyı, köy yaşamından kent yaşamına, tarım toplumundan sanayi toplumuna, kapitalistleşmeye geçişin yarattığı toplumsal ve bireysel sorunları, geleneksel değerlerle modern değer ve düşünceler arasında kalmanın neden olduğu bunalımı -az ya da çok- yaşamışlardır.’ (Karaca 2005: 195). Böylece onlar ‘yeni bir otoritenin belirlediği’ (Karaca 2005: 195) egemen olduğu sosyal ve kültürel ortamda yetişmişlerdir. Bundan dolayı kendilerinden önceki poetikalara, şiir anlayışlarına, sanat görüşlerine başkaldırma çabası görülür.
Sonuç olarak, İkinci Yeni’nin doğmasında çeşitli etmenlerin olduğunu görmekteyiz. Bunlar ‘Demokrat Parti’nin toplumsal/siyasal baskısı ve bu dönemdeki büyük toplumsal değişme, ikincisi Garip şiirine ve Toplumcu Gerçekçi şiire, daha doğrusu söze dayalı şiire tepki, üçüncüsü de Batı sanatlarının (Gerçeküstücülük, atonal müzik, soyut resim ve Gerçeküstü sinema) etkisi ve biyografik olgular’ (Karaca 2005: 148) sayılabilir. Bütün bunların yanında İkinci Yeni şairlerinin çoğunun yoksul ailelerden geldiklerini de unutmamak gerekir.  

İkinci Yeni Hareketinin Türk Şiirine Getirdiği Yenilikler
İkinci Yeni ile birlikte Türk şiirinin büyük bir değişim yaşadığı görülür. Şiirimizdeki bu değişimi ve yenileşmeyi göz önünde bulundurarak İkinci Yeni hareketinin getirdiği yenilikleri şu şekilde sıralayabiliriz:
1.       Şiir Dilinin Değişmesi
Dil her şeyden önce algılama ve bu algıları dışa vurma aracıdır. Bundan dolayı algılama biçiminin değişmesi doğrudan dilin değişmesi anlamına gelecektir. İnsanda algılama duyusal ve sezgisel olmak üzere iki çeşittir. Duyusal algılama nesnel algılamadır ki beş duyu organımızla algılamamızdır. Buna uygun bir dili vardır. Bu dil doğa ve nesneye bağlı, onları yansıtan akıl ve mantığın dilidir. 20. yüz yılın bilimsel gelişmeleri ‘somut ve tek gerçek’ anlayışını temelden sarsmış, onun yerine görecelik (relativite) kavramını ikame etmiştir. Böylece aklın ve mantığın doğurduğu nesnel dilin egemenliği yıkılmış olur. Bu yeni dil bilinçdışı dilidir ki, bu Rimbaud, Mallarme gibi şairler, Kandinsky gibi ressamlar ve Schoenberg gibi müzisyenler tarafından kullanılan yeni sanatın yeni dilidir.  Bu dil sezgiseldir, duyusal algılamanın sınırlarını aşar ve kurallarını alt üst eder. ‘Söz dizimi, imgelem bu dilde sınır tanımaz, alt üst olur; çünkü söz konusu dil doğa ve nesnelerle bağlarını koparmıştır.’ (Karaca 2005: 200).
İkinci Yeni’nin getirdiği yenilikler öncelikle kendini dilde gösterir. Bu alışılagelen şiir dilinden bir sapmadır. İkinci Yeni ‘Ulusçu/hececi şiir ile Toplumcu Gerçekçi şiirin ve Garip Hareketi’nin iletme ve düşünce aktarma amacı güden, alışılmış dil mantığına, algılama ve hayal etme biçimine, yalın ve düzgün ifadeye dayalı mimetik diline karşı çıkar ve bu dili çeşitli sapmalar yoluyla bozar. ‘İkinci Yeni’nin dil bağlamında getirdiği en önemli çıkışlardan biri, mimesisin kırılmasıdır. Dilin doğanın içinden görülmesinden uzaklaşılarak doğanın dilin içinden görülmesi bu gelişmede en önemli etkendir.’(Kahraman 2004: 121).
 Birinci Yenicilerde yüzü dışa dönük olan şair, İkinci Yenicilerde içe yönelir ve bir kırılma yaşar. ‘Böylece aklın biçimlendirdiği yüzeysel anlamı dışlayan bu şiir hareketi kendisine bilinç otomatizmini esas alarak imge yüklü, kapalı ve kilitli bir dili tercih eder. Zamanla imge yükü ağırlaşan bu şiir hareketi, içine kapanarak kendine özgü bir dil dünyası kurar. Birbirinden uzak ara unsurların bir araya getirilmesinin temelinde okuyucuyu sarsma, dağıtma ve anlamı yokuşa sürme dileği yatmaktadır. Montaj ve kolaj tekniklerinin yardımıyla metinler arası ilişki kurularak şiirin anlam ve anlatım olanakları çoğaltılır (Korkmaz-Özcan 2006: 67). 
a.      Sessel Sapmalar
İkinci Yeni şiirinde değişik çağrışımlar uyandırmak maksadıyla bölgesel söyleyişler (ağız) yansıtılmaya çalışılır. (Koydu/kodu, koymazdın/komazdın, kayısılar/kaysılar, aşağılara/aşağlara vb. )
b.      Yazınsal Sapmalar
 İkinci Yeniciler yazım kurallarına uymayıp, bu kuralları bozmuşlardır. Bazen büyük yazılması gereken harfleri küçük (‘azalmış galata’da iki deli çocuk’-E.A.), küçük yazılması gereken harfleri büyük yazılmaları (‘Sarı, o Çokgüzel, giriyor kentime’-İ.B./ ‘Ne güzel gözlerin vardı Kara at!’-T.U.), İkinci Yeni şairlerinin alışılmış ve kurallara dayalı düzeni yıkmak istemelerinden kaynaklanır. Ayrıca mevcut dilin yapısını bozmak için ayrı yazılması gereken sözcükleri bitişik yazmışlardır. (‘karnlığımdabiralatgibigibiboynun’-İ.B./ ‘üçyüzonsekizbinyediyüzseksensekiz parça gemi donattılar.’-T.U.)
c.       Sözcüksel Sapmalar
İkinci Yenicilerde görülen en önemli dil sapmalarından biri de sözcük biriminin bozulmasında gösterir kendini. Çeşitli çağrışımlar uyandırmak için sözcüklerin yapısını bozar, yeni sözcükler türetirler. Örneğin Cemal Süreya’nın ‘Gözleri göz değil gözistan’ dizesinde ‘göz’ ile ‘istan’ eki birleştirilerek yeni bir kelime türetilir. Süreya’nın şiir kitabı ‘Üvercinka’ ise güvercin kelimesini bize çağrıştırmaktadır. Ece Ayhan ise ‘cehennette, aparthanlarda, ustangul Türkçesi gibi farklı çağrışımlar içeren sapmaları şiirinde kullanır. Bunların yanında Turgut Uyar’ın ‘yergökyüzüne, İstanbulistan, Vizansiya’ gibi ilginç sapmalar kullandığını görmek mümkündür.
d.      Ters Çevirme
İkinci Yeni şairleri, alışılmış şiir dilini bozmak, dil mantığını yıkmak için ters çevirmeye başvururlar. Bazen bir sözcüğün harflerinin yeri değiştirilir. Bazen de tamlamaların yerleri veya harfleri değiştirilir. (‘Çapalı Karşı’-E.A./ ‘dikeni seven gülüne katlanır’-E.A./)
e.       Sözdizimsel Sapma
Ayrıca bu dönemde sözdiziminde de bozulmalar olduğu görülür. Böylece sözcükler hem dilbilgisi hem de anlam bakımından birbirinden koparılır. Bu da şiiri anlamayı zorlaştırır. (‘Sabahla ne güzel durdunuz aşkıma/Yaşamamdan padişah uyanıyorsunuz’-İ.B.; ‘Göz oluyorlar birden, bu gözler de yatağa iç yapanları/masaya üst yapanları bunlar’-E.C.; ‘Hiçbir şeylerim hep tamam olsa bile’-T.U.; ‘Ah karpuzun içindeki kesmece delikanlım İstanbul’-E.A.; ‘Giriyor bir kumru içeri camdan çatlak’-E.A.)
                Örneklerde görüldüğü gibi alışılmış söz diziminin bozulmuş olması şiirin anlaşılmasını güçleştirmiştir.
2.       Alışılmamış Bağdaştırmalar/Mantık Dışı Söyleyişler
Bağdaştırma en az iki sözcüğün bir anlamsal bütünlük kuracak biçimde birbirine eklenmesidir.
İkinci Yeni şairleri yaptıkları alışılmamış bağdaştırmalar, ‘sözcüklerin anlam yapısını bozmak için değil, aksine yeni ve daha etkili bir anlamsal yapı kurmak için yapılır. (Karaca 2005: 220). Bu bazıları tarafından şiirde anlamın yok edilmesi olarak algılanmıştır. Aslında ‘İkinci Yeni, anlamsızlığı ilke olarak savunmadı, şiirin anlamsız da olabileceğini vurgulayarak, ona tam bir serbestlik tanıdı. Anlamın, şiirin yeni biçiminden dolayı anlaşılamamış olması da bir gerçekti; yeni biçime yabancı olan için bu şiirde anlam bulmak olanaksızdı da… (Yavuz 2005: 318)
Böylece kalıplaşmış bağdaştırmaların dışına çıkılmış, imge alanı iyice genişletilmiştir. Ve ‘çağrışımlara açık bir şiir kurmaya çalışmışlardır.’ (Karaca 2005: 220). Bu İkinci Yeni şairlerinin bilinçdışına yönelmelerinden kaynaklanmaktadır. ‘Akla karşı çıkarak akıl dışı, mantık ötesi bir şiir dili ve imgelem dünyası kurmaya çalışmışlardır.’ (Karaca 2005: 221). Ayrıca Gerçeküstücülerin nesneyi algılama şekli ve nesneyi yerinde koparma düşüncesi sanata farklı imgeler getirmiştir. Bir ameliyat masasında, dikiş makinesi, şemsiye yan yana getirilir. İşte bu algılama İkinci Yeni’ye de aynen yansır. (‘Amerikan bir gök/İngiliz akşamı,-İ.B.; ‘O zamanlar yalnızlıklar sakalı gökyüzüne çıktım’-İ.B.; ‘O yorgun ve tükenmez merdivenler saatinde’-T.U.; ‘Üstelik beni sevmek haşlanmış pirinçleri beyazlatır Günaydın’-E.C.) 
Bütün bu örneklere baktığımızda İkinci Yeni ile beraber Türk şiirinin dil, imge ve anlam bakımından büyük bir değişime uğradığını görmekteyiz.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: ikinci Yeni, gerçeği algılama şekli, akla ve mantığa bakışı, dil anlayışı; şiir ve toplum, resim, imge, resim ve müzikle ilgili görüşleri; tarihe ve geleneğe bakışı, biçim ve içerik konusundaki düşünceleriyle Türk şiirinde büyük bir kırılmanın habercisi olur.
               
Kaynakça
                Asiltürk, Baki (2006), Türk Edebiyatı Tarihi, c.4, İstanbul, Kültür Bakanlığı Yayınları
                Kahraman, Hasan Bülent (2004), Türk Şiiri Modernizm Şiir, İstanbul, Agora yayınları
                Karaca, Alaattin (2005), İkinci Yeni Poetikası, Ankara, Hece Yayınları
Korkmaz, Ramazan; Özcan, Tarık (2006), Türk Edebiyatı Tarihi, c.4, İstanbul, Kültür Bakanlığı Yayınları
Yavuz, Hilmi (2005), Edebiyat ve Sanat Üzerine Yazılar, İstanbul, YKY